Meftûn: -Sen bana iyi geliyorsun biliyor muydun Elifvarî? Norm insan meselesi ne yakıcı bir hayal. Kim olduğunu bilmesek de olması gerektiğini biliyoruz. Olmasa olmazdık. Olmasa varlığımızı temellendiremezdik ki! Her şeyin ama her şeyin izahını bulabildiği bir alemde insan varoluşunun temelsiz kalması düşünülemez. Aksi halde hayat bir saçmalık olurdu. Çok resmî bir ifade oldu. Canım sıkkın... Meryem takıldı kafama. Meryem'im... Bir İspanyol Saferat ninnisi yankılanıyor içimde.
Elifvarî: - Bazen iç yankılarına bırakmalı insan kendini. Ne diyor?
Meftûn: - Aslında dinlemeli bu ninniyi lakin dilim döndüğünce seninle de paylaşayım. Şöyle;
uyu, uyu benim canım evladım, sıkıntısız ve ağrısız uyu küçük gözlerini kapatıp tatlı tatlı uyu. beşikten çıkıp okula gideceksin ve okulda küçüğüm okumayı öğreneceksin. sonra okuldan çıkıp hayatla başbaşa kalacaksın. ve o hayatta küçüğüm mücadeleye başlayacaksın.
Hayalimin yakıştırmasına bakılırsa "Yeşil gözlü"mün söylediği... Özledim. Şu hasret ne garip bir duygu. Ya şu "mücadeleye başlayacaksın" sözünün bende derinliğine doğru nerelere kıvrıldığını bilseydin hayret ederdin. Daha demin sana "sen bana iyi geliyorsun" derken farkında mısın bilmiyorum ama bilmeden bilmenin örneği oldun. Norm İnsan derken... Bir ufuk çizgisi gibi daima bir adım ileride kalan normal olabilmek imkânı ve kaygısı ile dopdolu doğuyoruz hayata... Alışılagelmiş "normal" vurgusu cemiyetin halihazırına uygun düşmek diye anlaşılsa da kastımı anlıyorsun. Norm İnsan'a uygun düşmeyi kast ediyorum. Huzur bu huzursuzlukta... Norm İnsan ve etrafında normal insanların oluşturduğu o topluluk... O devirde yaşıyorum ben. Nieztche yanılıyor. O zamanın ucunda değil. Zamanüstü bir yerde... Ve insanın çabası zamanın üstüne sıçramakta. Yaşayan ölüler derken anlıyorsun. Bu yüzden O ne geçmiş ne de gelecekte değil. Geçmiş ve geleceğin de hasrında olduğu bir anda. Yaşayan O! Bizler yaşayan hayattakiler ise üzerimize koca bir dünya ve onun da üstüne dev bir zaman ağı yığılı olduğu halde güyya yaşıyoruz. Resmen kabirdeyiz. Hegel'in Geist dediği o BÜYÜK RUH!.. Daha neler ve neler! Bütün soylu kafaların bilmeden bildiği ve aradığı O!
Elifvarî: - Dehâ ve şair, kalbine O'ndan yıldırım düşmüşlere denilir. İster bilsinler isterse bilmesinler.
Meftun: - İşte bu!.. O yakıcı hayal. O hasret. O tanıdıklık ve yakınlık... O'na uygun düşen halihazırla yaşayamayacağımıza göre içinde doğduğumuz halihazırımızı O'nu hatırlatır ve O'nunla beraber olur bir halihazıra çevirmek o hasretin gereği. O'nu unutturan ve araya giren ne varsa yıkılsın duygusu... Yani cihad ruhu... Üzerimizde dünya ve onun da üzerinde yığılı zamanı aşma isteği de bundan. Aslolanın cehd ve çaba olduğunu göstermeye yeter.
Elifvarî: -Üstün yaradılışlıların uyumsuzluğunun sebebini de...
Meftun: -Eyvallah! Öyle ise "Ben Kimim" serisinden bir alıntı yapalım. Yakışır değil mi?
Elifvarî: - Yakışır ne demek! Benim aklıma düşeni okuyayım sana...
"Yaşamayı Deneme" bir romanın ismi olması bir tarafa, ne güzel bir vasıflandırmaydı. "Kim"in romanıydı. Adı, cismi ve tesirleriyle yok edilmeye, canlı canlı gömülmeye çalışılan "Kim"in.
"Çölde susuz nasıl akarsa suya!.."
Çölde deve üstünde sarığı, bol ve hafif elbisesi dalga dalga uçuşan Ebu Hanife gibi sonsuzluktan haber veren Nebî'ye..
"öylesine bir akıştır bizimkisi.."
"bizimkisi" denilen akışı siz aşktır diye de okuyabilirsiniz, mümkündür, münasibdir.
"Uçurum uçurum
Her yanım uçurum
Ne olursunuz kuşlar
Beni de uçurun"
Kuşlar!.. Eteklerinin yamaçlarında O Nebî'nin Veliler..
Genç bir dimağın -çağın ademe mahkûm etmek istediği "Kim"liğinin- mücadlesinin şiddetinde aynı akibete layık görülen hayal ufkunda mutlaka en muhteşem şekil ihtiyacını karşılamak üzere ruhuma şekil veren elleri, eserleri Onların...
Elifvarî: - Meryem de yazmış ya... "Sen bana iyi geliyorsun" diye. Katılıyorum Meftun Meryem'e...
Meftun: - Bahtiyâr ettiniz azizim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder