4 Ağustos 2017 Cuma

Elifba-10

Sebep ve neticenin ardı ardına gelmesine bakıp bunlar arasında koparılamaz bir bağ olduğuna dair olan inanç doğrusu tuhaf... İntibâlarımız mesela. Şimdi böyle yürürken güneş ışığı ve yaprakların hareketleri, şu serinlik, iç okşayan tabiatın sesi vs derken yaşadığım. Yaşadığım deyişimden de belli ki, şimdi mesela Hatûn neler yaşıyor kimbilir, bu tesirleri sebep diye alırsak halime bağlı olarak birbirine irca edilemez yaşamalar... İşin tuhaf tarafı kendime dışarıdan  yani bütün oluş, kuruluş ve tavırlarım üzerinden baktığımda bu saf yaşamaya dair kırık dökük ifadelerden başka bir şey göremiyorum. Felsefede nomen ve fenomen diye ifadesini bulan. Kendimde buna dair böyle bir tecrübem olmasa bütün bu görünüşler için böyle bir vasıflandırma içine de girmeyecektim. Nereden bilebilirdim ki... 

Elifvarî: "İlim maluma tabiidir!"


Meftûn: Yani bizde bizimle birlikte hazır verilmiş "ben-malûm" olmasa, kendine şahitlik etmenin mevzusu olmazdı. Görünüşler "ben" olduğu için konuşuyor, konuşturan benim. Yoksa görünüşlerin konuştuğu falan yok. Yok mu? En azından varsa bile bundan benim haberim yok. Haberimin olabilmesi için ben bu görünüşün kendisine bağlı olduğu o olmam gerekirdi. Mümkün mü? Veya şöyle söylemek lazım. O ve Ben ikiliği benim şimdiki HALİME bağlı bir zaaf olmasın!.. Böyle bakınca "herkesin hakikati kendine" ve benler arası bir bağ kurulması mümkün değil gibi bir netice... Fakat yaşadığımız tecrübe bunu yalanlıyor. 


Elifvarî: "Jung.."


Meftûn: Müşterek Şuur Altı bir bedahat diyorsun. Külli Ruh diyeceğim ama Husserl'in "saf ben"inden kinaye bu olsa olsa bir genel teşhis ifade eder. Hoş evrimci biyologlara bakarsan müşterek şuur altı maddenin bizzat kendisi... Ne sığ bir bakış açısı. 


Elifvarî: Sığ?! 


Meftûn: Haklısın bu madde nedir meselesine bağlı bir husus. Maddeye Külli Ruhun görünüşü olarak bakarsan. Varlığın birliğine dair biz iz... İlim malûma bağlı derken gözden kaçan bir husus. Ben saf yaşamayım, bene dair bilgim ise bu yaşamaya bağlı fenomonenlere dair. "Ben idrakim" bütün tezahürlerinden kopuk halime dair ve değişmez bir asıl iken, bu asıldan olan görnüşlerin bilgisi ise araz. Pozitif ilimler vs deniliyor ama bu da nihayetinde fenomenlerin bilgisi. Yoksa maddî alemin nomenine ait değil. Nomen külli ise ki başka türlüsü mümkün değil o külli olan nomeni yaşamak için kendi yaşamamızı sıçratmamız lazım. Bu gözle alem insan-ı kâmil...


Hatûn: Meftûn!.. Meftûn... 


Adım adım yükselen Hatûn'nun sesi.. 


Meftûn: Ha.. Evet aşkım. 


Hatûn: Sen beni dinliyor musun? En son ne demiştim söyle bakayım.


Meftûn bir ümitle Elifvarîye döndü ama ortalıklarda görünmüyor. Zaten ne zaman olması gerektiği zaman burada ki... "Çık şimdi işin içinden. Bu ilgisizlik sevgisizlikten başka neyi gösterir ki. Al sana bir görünüş ve yaşamalar misâli". En iyisi olduğu gibi söylemektir böyle durumlarda. 


Meftûn: Dalmışım. Ne diyordun güzelim?


Yüzü düştü... Bak bir görünüş daha. Benim görünüşümü "yaşadığımdan" bağımsız olarak kendi bağımsız "yaşamasına" malzeme kıldı. 


Elifvarî:  "İşin tuhaf tarafı kendime dışarıdan  yani bütün oluş, kuruluş ve tavırlarım üzerinden baktığımda bu saf yaşamaya dair kırık dökük ifadelerden başka bir şey göremiyorum"  Bunu söyleyen sendin. Suçlama hemen.


(Meftûn: Suçlamıyorum ama bu yaşadığım ızdırabı yok etmiyor ki... Hem neredeydin sen!)


Hatûn:  Hep böylesin, sana ulaşamıyorum, içinde neler dönüyor paylaşmıyorsun. 


(Meftûn: Bak gördün mü!..)


Meftûn: Haklısın. Bak işte senin imtihanın da benim demek ki. Beni idare etmek vazifesi sana düşmüş. Ama buradan seni umursamadığım neticesini çıkarma lütfen. Olur mu? 


Hatûn: Ama onunla konuşabiliyorsun!!! 


Meftûn: Yanımda olman bile yetiyor. Dinlendiriyorsun beni.  Yani böyle sıkıştırıp sıkmadığın zaman. Sende aradığım da bunu sezmen. Bu konuşmayacağız anlamına da gelmiyor. Ama zamanını gözle... Bazı şeyleri ifadeye döktüğüm zaman bütün esrarı gidiyor.


Hatûn: Hah bana düşen teselliye bak! Sus diyorsun yani...


Meftûn: Tamam bir şey demedim. (Kendi kendine söylenerek)  "Sükûtun söyledikleri..", "Nazarların sohbeti.." 


Hatûn: Offf ya... Yine aynı çukur.



Anlasınlar diye değil anlamak için "niçin" var olduğunu söylenmiş sözlerden daha güzel ne anlatır insanı?!.. Temiz bir gıda da zehirler insanı, eğer bünyen müsait değilse!..





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder